İSLAMİYET
 
  KUVA-Yİ MİLLİYE
  KIZILAY'A BAĞIŞ
  (REKLAM) İNTERNETTEN KOLAY PARA KAZANMA
  ŞANLI BAYRAĞIMIZ
  İSTİKLAL MARŞI
  İSTİKLAL MARŞI (SESLİ)
  VATAN KAVRAMI
  ÇOK ÖNEMLİ GERÇEKLER (TEHLİKELİ SÜREÇ)
  TÜRKİYE'NİN YER ALDIĞI KURULUŞLAR
  TÜRK ve İSLAM DÜNYASI KÜLTÜR,YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA DERNEĞİ
  TÜRK ve İSLAM DÜNYASI KÜLTÜR,YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA SPOR KULÜBÜ
  TÜRKİYE'YE YÖNELİK İÇ VE DIŞ TEHDİTLER
  İÇTEKİ SORUNLAR
  İÇTEKİ SORUNLAR-2
  ERMENİ SOYKIRIM YALANI
  ERMENİ SOYKIRIM YALANI-2
  ERMENİ SOYKIRIM YALANI-3
  TÜRKİYE'DE TERÖR VE AMAÇLARI
  ERMENİ TERÖR ÖRGÜTLERİ
  TERÖR ÖRGÜTÜ PKK'NIN YURT DIŞINDAKİ FAALİYETLERİ VE PARA KAYNAKLARI
  ABD-AB VE SİYONİZMİN HAİN PLANLARI
  ABD-AB VE SİYONİZMİN HAİN PLANLARI-2
  ABD VE AB'NİN TÜRK VE İSLAM DÜŞMANLIĞI
  DİNLER ARASI DİYALOG ALDATMACASI
  ABD'NİN ''HZ. MUHAMMED'SİZ YENİ İSLAM DİNİ'' PROJESİ
  A.B. GERÇEĞİ
  B.O.P. GERÇEĞİ
  B.O.P. HARİTASI
  NATO GERÇEĞİ
  GÜMRÜK BİRLİĞİ GERÇEĞİ
  FENER RUM PATRİKHANESİ GERÇEĞİ
  İNGİLİZ CASUSUNUN İTİRAFLARI
  AVRUPA'NIN TÜRKİYE'YE BAKIŞI
  MİSYONERLİK FALİYETLERİ
  DİKKAT
  MİLLETİMİZ
  MİLLETİMİZ-2
  İSLAMİYET
  İSLAMIN KAYNAKLARI
  İSLAMIN DELİLLERİ
  İSLAM MUCİZELERİ
  TEVHİT İNANCI
  İSLAMİ İLİMLER
  TASAVVUF
  İSLAMDA YARGI BAĞIMSIZLIĞI
  KUR'AN-I KERİM
  İNİŞ SIRASINA GÖRE SURELER
  KURAN MUCİZELERİ
  KURAN MUCİZELERİ-2
  DAVET
  ALLAH
  ALLAH'IN SIFATLARI
  ALLAH'IN 99 İSMİ
  BİR AYET-İ KERİME
  PEYGAMBERİMİZİN HAYATI
  PEYGAMBERİMİZİN SÖZLERİ
  PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETLERİ
  PEYGAMBERİMİZİN MUCİZELERİ
  PEYGAMBERİMİZ'İN MUCİZELERİ-2
  HZ.MUHAMMED
  HZ.MUHAMMED-2
  HZ. MUHAMMED-3
  HZ. MUHAMMED-4
  HZ.MUHAMMED-5
  PEYGAMBERLER
  PEYGAMBERLERİN HAYATLARI
  PEYGAMBERLERİN SIFATLARI
  PEYGAMBERİMİZE YAPILAN SAYGISIZLIKLAR
  MELEKLER
  CİNLER
  ŞEYTAN
  ABDEST
  ABDESTİN ALINIŞI
  GUSÜL ABDESTİ
  TEYEMMÜM
  İBADET
  İBADETLERİN FAYDALARI
  EZAN
  CAMİ
  NAMAZ NASIL KILINIR
  NAMAZ DUALARI
  ORUÇ
  ZEKAT
  HAC
  CİHAT
  ESHAB-I KEHF
  ESHAB-I KİRAM
  TABİİN
  TEBE-İ TABİİN
  EHLİ BEYT
  SEYİD-ŞERİF
  MÜSLÜMAN
  TAKVA
  EVLİYA
  MÜNAFIK
  KAFİR
  FARZ
  32 FARZ
  54 FARZ
  VACİP
  SÜNNET
  RAHMET
  HELAL-HARAM
  SEVAB
  MÜBAH
  GÜNAH
  BÜYÜ
  MUSKA
  DUA
  DUALAR
  DUALAR-2
  MUCİZE
  KERAMET
  FİRASET
  İSTİDRAC
  KIYAMET VE ALAMETLERİ
  MEHDİ
  DECCAL
  MEZHEP
  TARİKAT VE TARİKATLER
  UYARI
  İSLAM TARİHİ
  İSLAM TARİHİ-1
  İSLAM TARİHİ-2
  İSLAM TARİHİ-3
  İSLAM TARİHİ-4
  İSLAM TARİHİ-5
  İSLAM TARİHİ-6
  İSLAM TARİHİ-7
  İSLAM HALİFELERİ
  İSLAM HALİFELERİNİN HAYATLARI
  İSLAM BÜYÜKLERİ
  İSLAM KONFERANSI ÖRGÜTÜ
  KUTSAL TOPRAKLAR
  TÜRK-İSLAM ÜLKELERİ
  KUTSAL EMANETLER
  ZEMZEM SUYU
  MÜBAREK GECELER
  DİNİ VE MİLLİ BAYRAMLARIMIZ
  MÜSLÜMANLARA YAPILAN KATLİAMLAR
  MÜSLÜMANLARA YAPILAN KATLİAMLAR-2
  MÜSLÜMANLARA YAPILAN KATLİAMLAR-3
  MÜSLÜMANLARA YAPILAN KATLİAMLAR-4
  İLAHİ
  İLAHİ-2
  İLAHİ-3
  İLAHİ-4
  İLAHİ-5
  İLAHİ-6
  İLAHİ-7
  İLAHİ-8
  İLAHİ-9
  İLAHİ-10
  İLAHİ-11
  İLAHİ-12
  ŞARKI
  ŞARKI-2
  ŞARKI-3
  ŞARKI-4
  ŞARKI-5
  ŞARKI-6
  ŞARKI-7
  ŞARKI-8
  ŞARKI-9
  ŞARKI-10
  ŞARKI-11
  ŞARKI-12
  ŞARKI-13
  ŞARKI-14
  ŞARKI-15
  ŞARKI-16
  ŞARKI-17
  KURTULUŞ SAVAŞI
  MİSAK-I MİLLİ KARARLARI
  MİSAK-I MİLLİ HARİTASI
  CUMHURİYET
  T.C. TARİHİ
  T.C. HARİTASI
  ATATÜRK'ÜN HAYATI
  ATATÜRK İLKELERİ
  ATATÜRK İNKİLAPLARI
  ATAMIZIN SÖZLERİ
  NUTUK
  GENÇLİĞE HİTABE
  ATAMIZIN RESİMLERİ
  ATAMIZIN RESİMLERİ-2
  T.C. ANAYASASI
  T.C. KANUNLARI
  ŞEHİTLİK
  ŞEHİTLERİMİZ
  ŞEHİTLERİMİZ-2
  TÜRK EVLADI
  KURUM ÖRNEĞİ
MUCİZE
 



          Kudret'in karşıtı olan "acz" kökünden if'al babında "i'caz" masdarından türetilen bir ism-i fail olarak "âciz bırakan, karşı konulamayan, benzeri yapılamayan, hârika" anlamında bir terim Kur'ân-ı Kerim'de, "mucize" anlamında çok defa, "âyet, âyât, beyyine, delil ve delâil" kelimeleri kullanılmıştır Âyet; belli olan bir alâmet, bir şeyi ispat eden delil veya işaret demektir O halde genel olarak mucize ya bir işaret, delil ve ispat manâsına; veya "ilâhî bir haber" yahut "tebliğ edilen kelâm" anl----- gelir Birinci manâ, mucizenin dinî bir terim olarak yapılan tarifine daha uygundur İkinci manâ içine, çok defa Kur'ân âyetleri, bazen de bizzat Kur'an-ı Kerim girmektedir Bu kelimenin, hem ilâhî bir haber olan Allah'ın kelâmı Kur'ân-ı Kerim, hem de, onu tebliğ eden Peygamber (sas)'in risaletini ispat için kullanılmasında önemli bir hikmet vardır O da; ilâhî bir kelâm ve hidâyet rehberi olan Kur'an-ı Kerim'in hak ve gerçek olduğuna bizzat kendisinin en kuvvetli bir delil olmasıdır Nitekim Peygamber Efendimizin her devirde geçerliliğini koruyan en büyük (aklî) mucizesi Kur'ân-ı Kerim'dir Gerçekte mu'cize; tabiat kanunları ve âdetler üstü, fevkalâde, harika bir olaydır Hak Teâlâ onunla inkârcıları, bir benzerini getirmekten âciz bırakır; peygamber olarak seçtiği zâtı tasdik eder, peygamberlik iddiasının doğruluğunu ispat etmek için onda âdetler üstü hârika bir şey gösterir İşte bu, onun peygamberliğini ispat eden bir delil yani bir mucizedir Bir hârika olan mucizenin iki ana özelliği vardır Bunlardan biri; "meydan okumak" diğeri, inkârcıları "âciz bırakmak"tır Ehl-i Sünnet âlimleri, mucizeyi, kerâmet gibi diğer harikalardan ayıran unsur ve şartları dikkate alarak çeşitli ifadelerle tarif etmişlerdir Bunlardan en uygun ve açık olanı şöyledir; Mucize; Peygamberlik iddiasında bulunan ve inkârcılara meydan okuyan zâtın bu iddiasının doğruluğunu tasdik etmek için, Hak Teâlâ'nın, onun vasıtasıyla izhar ettiği ve onları bir benzerini 'mislini) yapmaktan âciz bırakan, tabiat kanunları ve âdetler üstü harikulâde bir hadisedir (et-Taftazânî, Şerhul-Akâid en-Nesefiyye; Kahire 1939, s 459-460; Diğer tarif için bk el-Cürcânî, Şerhu'l-Mevâkıf, III,177; el-Cezirî, Tavdîhu'l-Akâid, 140)

Bu tariften anlaşılacağı üzere mucize, Allah'ın bir fiilidir Onu Peygamberi elinde yaratan ve gösteren, bizzat Allah (cc) tır Peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan ve inkarcılara karşı meydan okuyan bir zatın elinde, onu inkâr eden herkesi aciz bırakan böyle bir harika izhar edilmesi, peygamberlik iddiasını ispat ve tasdik manası taşır Çünkü peygamberin böyle bir harika göstermesi, "kulum, peygamberlik iddiasında sadıktır, kendiside, tebliğ ettiği sözler de, doğru ve gerçektir" demektir Tarifteki, "peygamberlik iddiasında bulunmak" ve "meydan okumak" (tahaddi) şartlar, mucizeyi, Allah'ın salih kulları olan evliyâ'nın gösterdikleri "kerâmet" adı verilen ve benzeri diğer fevkalâde hadiselerden ayırırÇünkü Allah dostları olan evliyanın, "peygamberlik iddiası" ve "meydan okuma" vasfı yoktur Onların gösterdiği kerâmetler, tâbi oldukları ve şerîatı üzere yaşadıkları peygamberlerin bir tür mucizesi sayılır (Celâl ed-Devânî, Şerhu'l-Akâidi'l-Adudiyye, II, 277)

Mu'cize sahih ve kabule şayan olması için, bazı şartları gerektirir

1- Mucize, Allahu Teâlâ'nın fiili olmalıdır Çünkü Allah, fâil-i muhtar'dır; yani dilediğini yaratır Ancak, kendi tarafından yaratılan bir fiilin doğruluğunu tasdik eder Meselâ, Hz Musa'nın elindeki asayı yılana çevirmek, İsa (a s)'nın ölüyü diriltmesi gibi mucizelerdeki fiiller, Hak Teâlâ'nın irade ettiği ve yarattığı fiillerdir Bunların peygamberlere nisbeti mecazîdir

2- Mucize, bilinen tabiat kanunları ve âdetler üstü bir harika olmalıdır Ancak o zaman o fiil Allah katından bir tasdik derecesine ulaşır Tabiat kanunlarına ve kâinatın normal niz----- göre meydana gelen (güneşin doğması gibi) hadiselerde fevkalâdelik özelliği yoktur

3- İtiraz edilmesi imkansız olmalıdır Çünkü icâz'ın fonksiyonu, karşı çıkan muarızların aczini ortaya koyarak onları susturmaktır

4- Mucize, Allah'ın tasdikine bir delil olarak, peygamberlik iddiasında bulunan zatın elinde meydana gelmelidir

5- Gösterilen mucize peygamberin iddiasına, yani yapacağını ilân ettiği şeye uygun olmalıdır İddiasına uymayan başka bir harika gösterse, mucize sayılmaz

6- İddiasına uygun olarak gösterdiği mucize, kendisini tekzip ederek yalanlamamalıdır

7- Mucize, iddiadan önce veya çok sonra olmamalı, peygamberlerin sözünü (iddiasını) müteakip hemen meydana gelmelidir (el-Cürcânî, Şerhu'l-Mevâkıf, III, 177-179)

Mucizenin son şartına aykırı olarak peygamberlik iddiasından önce meydana gelen harikulâde olaylar, mucize sayılmasa da, evliya'nın kerâmeti cinsinden bir harika sayılır Peygamberler, peygamberlik gelmeden önce, evliya derecesinde Allah dostlarıdır Onlarda peygamberlik yaklaştığında görülen fevkalâde hadiseye "irhas" denir Bunlar, gelecek olan peygamberliği tesis maksadıyla peygamber adaylarında görülen bazı harikalardır

Mu'cizenin Peygamberliğe Delaleti

Şartlarına uygun olarak meydana gelen mucizenin peygamberlik iddiasında bulunan zatın peygamberliğine delâleti, kat'î ve zarurîdir Çünkü Hak Teâlâ'nın yalancı bir zatın elinde, böyle misli gösterilemeyen fevkalâde bir mucize izhar etmesi aklen imkânsızdır Zira bu, yalancı bir kimseyi tasdik etmek olur Yalancıyı tasdik etmek kötü bir fiil olduğundan, Hak Teâlâ hakkında muhaldir Gerçek şudur ki; peygamberlik denince, iki ana esas akla gelir Birincisi; Allahu Teâlâ'nın büyük bir lütfu olan ilahî vahye mazhar olmak ve onu tebliğ ederek insanları dünya ve âhiret saadetine ulaştırmak; İkincisi ise, peygamberliği ispat eden ve onu tasdik eden "Mucize" göstermektir Şayet peygamberler, kudreti herşeye yeten Hak Teâlâ tarafından teyid edilmeseler; yani onlara inkârcıları aciz bırakan mucizeler verilmese idi, Allah'ın Rasûlü olduklarına kimseyi inandıramazlardı Mucize göstermek o zatın peygamberliğini bilfiil tasdik etmek, "doğru söyledin, sen hak peygambersin" demektir Buna, günümüzde şöyle bir örnek verilebilir: Nasıl ki bir devletin elçisi gittiği devlet başkanına, yalnız elçilere mahsus olan "güven mektubu" sunarak, kendi devlet başkanının sefiri olduğunu ispat eder ve kendine inandırırsa; peygamberler de, kesin bir delil sayılan "mucize" göstererek, Allah'ın Rasûlü olduklarına, kendi milletlerini inandırmış olurlar

Peygamberler, eğer mucize ile desteklenmemiş olsalardı, sözlerini kabul etmek ve onları tasdik etmek gerekmezdiPeygamberlik davasında sadık (doğru ve samimî) olan ile, kâzip (yalancı) olan birbirinden ayırdedilemezdi Mucize gösterilince, iddia sahibinin doğru söylediği ve peygamber olduğu kesin olarak anlaşılmış olur Çünkü Hak Teâlâ, mucizenin hemen ardından; onu görenlerde, peygamberin sâdık, sözünün doğru olduğuna dair bir bilgi yaratır Bu bilgi, şu benzer olaydaki gibi şöyle hâsıl olur: Bir zât, bir topluluğa gelerek; "Ben, şu kralın size gönderdiği elçiyim" dese, sonra orada bulunan krala dönerek, "Eğer beni kendine elçi tayin etmekte sadık isen, âdetine muhalefet et; üç defa yerinden kalk ve âdetine aykırı bir yere otur" dese, kral da bunu yapsa; toplulukta, o zâtın doğru söylediği, kralın elçisi olduğu hususunda zorunlu ve kesin bir bilgi hasıl olur" (Fazla bilgi için bk Şerhu'l-Akâidil-Nesefiyye, 460, el-Cürcânî, Şerhu'l-Mevâkıf, III, 181, 182)

Burada önemli bir hususu belirtmek, konumuza daha açıklık getirecektir Bazı kişilerin ilmini ve usûlünü öğrenerek yaptıkları sihir, asla bir çeşit mucize sayılmaz Çünkü sihir, normal bir insanın maddî gücü dışında görünse de, insanın ruhî, nefsî ve ilmî gücü ve takatı dışında olağanüstü bir hadise vasfında değildir Şayet öyle olsaydı, sihir de (mucize gibi vehbî) öğrenilemez ve bir sanat haline getirilemezdi Mucize; insanların her türlü güçleri dışında kalan, çalışarak elde edilemeyen ve ancak Hak Teâlânın yüce iradesi ve verdiği ilâhî güçle yapılan fevkalâde bir hadisedir Sihir gibi kesbî (çalışılarak) değil, vehbîdir İlahîdir Bu bakımdan, kötü maksatlarla ve şerir kimseler tarafında öğrenilerek bir sanat ve geçim aracı haline getirilen sihirbaılık, dinen haram kılınıp yasaklanmış ve büyük günahlardan sayılmıştırAyrıca çalışılarak elde edilen sihirbazlıkla yapılan sihirlerde, peygamberlerin gösterdiği mucizelerde bulunan şartlar; yani meydan okuma (tahaddi), insanları âciz bırakma ve peygamberlik iddiası yoktur Bu gerçek Kur'ân-ı Kerim'de birkaç defa açıklanan "Hz Musa'nın mucize asası ile Firavunun sihirbazları arasında geçen olaylarda çok açık olarak görülmektedir

Bu bakımdan sihir mucizeye benzemez; mucizenin peygamberliğe kesin ve zorunlu delâletini iptal eden bir engel sayılmaz (Ali Arslan Aydın, İslâm'da İman ve Esasları, İstanbul 1990, 200, 201)

Mucizeye Inanmanın Hükmü

Her müslümanın, Allahu Teâlâ'nın insanlara zaman zaman göndermiş olduğu peygamberlerinin davalarında sadık ve haklı olduklarını ortaya koyan ve Allah tarafından desteklendiklerini ispat eden mucizeler verdiğine inanması farzdırHiç bir peygamber yoktur ki, Hak Teâlâ ona bir mucize ihsan ederek onu tasdik etmiş olmasın Bu husus, Kur'an'da adı geçen her peygamber hakkında indirilen müteaddid âyetlerle sâbit olmuş ve onlara verilen mucizeler açıklanmıştır O halde mucize gerçeğine iman; Kitap, Sünnet ve İcmâ-ı Ümmet ile sâbittir Kur'an'la sâbit olan "İsrâ" ve "İnşikâk-ı Kamer" gibi hissî ve kevnî mucizeleri inkâr, küfrü gerektirir Her Peygambere mucize verildiğine dair pek çok âyetler olduğu gibi Peygamber (sas)'in şu sahih hadisi de zikredilebilir: "Hiç bir peygamber yoktur ki Ona insanların imanına sebep olan mucizeler verilmiş olmasın Bana verilen mucize ise, ancak bana vahyolunan bir vahiydir Onun için kıyamet gününde ümmeti en fazla olan peygamber ben olacağımı ümit ediyorum" (Buharî, Fezâilûl-Kur îın, 1; Müslim, İman, 239)

Peygamberlerin mucize göstermelerinin aklen de mümkün olduğuna en açık delil; mucizeyi yaratan Hak Teâlâ'nın her şeyi yaratacak kudrette bir "Kâdir-i Mutlak" olmasıdır Çünkü; kâinatta, yerde ve gök yüzündeki canlı cansız varlıklar âlemine dikkatle bakılarak ondaki incelik, şaşmaz düzen ve muhkem nizam incelenip düşünülünce, bütün bunların yaratıcısı olan Hak Teâlâ'nın, peygamberlerini tasdik etmek maksadıyla gerektiğinde, herbirinin elinde, ezelî ilmine ve küllî iradesine uygun olarak mucize adı verilen fevkalâde bir şey yaratmasının aklen mümkün olduğu kolayca anlaşılırAllah (cc)'a, sonsuz kudret ve azametine inanan herkes; mucizeye, onun aklen mümkin ve fiilen sâbit olduğuna tereddütsüz iman eder İnsanlık tarihi bu gerçeğin canlı örnekleriyle doludur

Mucizenin Çeşitleri

Akâid ve Kelâm ilmine ait muteber ana kaynaklarda mucizeler iki ana gruba ayrılmış, sonra her gruba giren mucize(erin çeşitleri beyan edilmiştir Bunlardan birincisi, "hissî ve kevnî mucizeler"; diğeri ise, "aklî (manevî) mucizeler" dir

Birinci gruba giren hissî ve kevnî mucizeler de, mahiyet ve keyfiyet bakımından iki büyük grupta toplanır Birinci grup; Hak Teâlâ'nın elçileri olarak seçtiği üstün vasıflı şahsiyetler olan peygamberlerin mümtaz zatları ve kâmil sıfatları ile ilgili fevkalâde haller, üstün meziyetler, yüce tecellî ve özelliklerdir İkinci grupta ise; peygamberlerin zat ve sıfatları dışında meydana gelen ve her peygambere verilen, o zamanki insanların duyu organları ile müşahade ettikleri tabiat üstü olaylar hissî ve kevnî mucizeler grubuna girer Bunlar her peygamberin peygamberliğini ispat etmek için Allah'ın izniyle gösterdiği, o zamanki insanları âciz ve hayran bırakan ve o devirde en inandırıcı görünen fevkalâde eşsiz hâdiselerdir Bazı alimler, özellikle Peygamber (sas) tarafından vahye ve Kur'an âyetlerine dayanarak haber verdiği, geçmişe ve geleceğe ait hadiselere, "Mu'cizât-ı Haberiyye" adı vererek bunları aynı türde mucizeler olarak mütalaa etmişlerdir Başta Hâtemül-Enbiya Hz Muhammed (sas) olmak üzere, Allah'ın sevgili ve mümtaz kulları, insanlığın hidâyet rehberleri ve gerçek eğitici ve öğreticileri olan ve bizzat Allah (cc) tarafından terbiye edilen peygamberlerin mümtaz zat ve kâmil şahsiyetleri, onlar hakkında her müslümanın inanması gereken kemal sıfatlar, onların peygamberliğini ispat eden zâtî mucizelerdir

Gerçek şudur ki; başta Hz Muhammed (sas) olmak üzere, bütün peygamberlerin herkese güven ve emniyet veren güçlü ve dürüst şahsiyetleri, sağlam karakter, güzel ahlâk, cesâret ve istikametleri, parlak zekâ ve dirayetleri, elde ettikleri eşsiz başarılar, sahip oldukları belağât ve fesahatları gösterdikleri, hissî mucizelerden daha tesirli ve açık olarak, herbirinin, Allah'ın Rasûlü olduğuna kesinlikle delâlet etmektedir

Hissî ve Kevnî Mucizeler

Peygamberlerden bahsedilince akla gelen ve Kur'ân-ı Kerim'de bazı peygamberlerin gösterdiği bildirilen mucizeler, genellikle bu çeşit hissî ve kevnî mucizelerdir Her peygamber, Hak Teâlâ'nın elçisi olduğunu ispat etmek için genellikle göze hitap eden hissî mucizeler göstermiştir Bu fevkalâde hadiseler, her peygamberin içinde yaşadığı dönem gereği ve insanların anlayışına göre emsalsiz sayılan ve başkalarının benzerini yapmakta aciz kalarak hayret edecekleri türden mucizelerdir Mahiyet ve keyfiyeti bakımından hissî ve kevnî olan bu mucizelerin çoğu Kur'ân-ı Kerim'de açıklanmıştır Hz İbrahim, Hz Musa ve Hz İsâ ve Peygamberimiz Hz Muhammed (sas)'in gösterdiği ve Kur'ân-ı Kerimle sâbit olan bu tür mucizelerden bazılarını şöyle özetlemek mümkündür:

1- Hz İbrahim (as)'ın, Bâbil hükümdarı Nemrut tarafından-mancılıkla-ateşe atıldığı halde yanmayarak kurtulması

2- Musa Peygamberin elindeki asanın, Firavunun sihirbazlarının yaptıklarını yutan bir ejderha haline girmesi, sonra eski haline dönmesi Aynı asayı Hz Musa'nın Kızıldenize vurmasıyla, denizin yarılması Böylece Hz Musa, yanındaki İsrâil oğullarıyla karşı sahile geçerek kurtulmuşlar, deniz eski haline dönmüş ve Firavn yanındakilerle beraber boğulmuştur

3- Hz İsa (as)'nın, Allah'ın izniyle ölüleri diriltmesi, hastalara dokunarak onları iyi etmesi gibi fevkalâde hadiseler, birer hissî mucizedir

Rasulullah (sas) Efendimizin pek çok hissî ve kevnî mucizeleri vardır Bunlardan Kur'ân-ı Kerim'de zikredilen ve tevâtür derecesine ulaşan sahih hadislerle sâbit olan ikisi şunlardır:

1- İsrâ ve Mirac mucizesi: Kur'ân-ı Kerim, İsrâ sûresinde; "Kulunu (Muhammed'i), ona âyetlerini göstermek üzere, bir gece Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah'ın şânı ne yücedir" (el-İsrâ, 17/1) buyurulmuşturPeygamberimiz (sas) Efendimiz, ilâhî emir üzerine Cebrail (as)'ın refakatinde bir gecenin belirli bir kısmında, Mekke-i Mükerremedeki Mescid-i Haram'dan, Kudüs'te bulnan Mescid-i Aksa'ya süratle götürülmüş; oradan da, yedi kat gökyüzüne yükseltilerek "sidre-i Müntehâ" ya ve diğer yüce makamlara çıkarılmış; bir çok ilâhî lütuflara (Füyuıâtı Rabbâniyeye) mazhar olduktan sonra, tekrar Mekke-i Mükerreme'ye ulaştırılmıştır, Buharî ve Müslim'in Sahihlerinde mevcut meşhur bir hadise göre; bu mucize, Hicret'ten bir buçuk yıl önce Receb ayının yirmiyedinci gecesi vuku bulmuştur İsrâ'nın, ruh ve ceset birlikte tahakkuk ettiğinde icmâ vardır İsrâ hadisesi, yukarda kaydedilen âyetle sâbit olduğundan, inkâr eden kâfir olur Mirac hadisesinde de, icmâ-ı ümmet varsa da, keyfiyetin de, yani oluş şeklinde ittifak olunmamıştır Ancak âlimlerin büyük çoğunluğuna göre, Mi'rac ta, ruh ve ceset birlikte ve uyanık olarak tahakkuk etmiştir Bu hadise, Rasulü Ekrem Efendimiz'in en büyük hissî mucizesi olarak kabul edilmiştir (Ayrıca bk İsrâ ve Mirac maddesi)

2- İnşikâk-ı Kâmer, Ay'ın ikiye bölünmesi mu'cizesi: Peygamber (sas) Efendimizin bu büyük hissî mucizesi de Kur'an'la sâbittir Nitekim; Kamer sûresinde (54/1): "(Kıyâmet)saat(i) yaklaştı, ay (ikiye) bölündü (yarıldı)" buyurulmuştur Bazı sahih hadislerde nakledildiğine göre; müşriklerden bir grup, bir mucize olarak, ayın iki kısma ayrılmasını, Rasul-i Ekrem (sas)'den istediler Hz Peygamber (sas) da, Allah'u Teâlâ'ya yönelerek niyazda bulundu Ay, Allah'ın kudret ve izniyle derhal ikiye ayrıldı; bir kısmı Hıra dağı üzerinde, diğer kısmı ise, aşağıda ve tam karşısında görüldü Müşrikler, inat ve tekebbürlerine kapılarak bu büyük mucizeyi inkâr ettiler ve "Bu, ancak bir sihirdir" dediler Şayet bu mucize, diğer Mekkelilerce de görülmemiş olsaydı, ona delâlet eden âyetle tekzip edilmiş olur ve kimse Hz Muhammed (sas)'e iman etmez, hattâ inananlardan irtidat edenler bile olurdu Halbuki böyle bir şey olmamıştır (bk Ay mucizesi mad)

Aklî Mucizeler Aklî mucize, akla ve vicdana hitab eden ve her devirde geçerli olan olağanüstü eşsiz bir harikadır Bu tür mucizeye en canlı örnek, yalnız Rasulullah (sas) Efendimiz'e verilen ve onun en büyük mucizesi sayılan Kur'ân-ı Kerim'dir Çünkü o, her zaman ve mekanda onun peygamberliğini simgeleyen en etkili mucizedir Daha önceki peygamberlere verilen hissî mucizelerin fonksiyonu Kur'anla sona ermiş; onların, hatıralarda anılan tarihî fevkalâde bir olay olmaktan öte, artık bir etkisi kalmamıştır Böyle bir aklî mucizenin, peygamberimiz Hz Muhammed (sas) Efendimize verilip, daha önceki peygamberlerin hiç birine bir benzerinin verilmemesinin hikmeti; onların peygamberliklerinin bir sonraki peygamberin gönderilişine kadar ki belirli zamana ve belirli bir millete mahsus olmasıdırHz Muhammed (sas)'in peygamberliği ise, kıyamet gününe kadar bâki olduğu için, ona; bütün insanların peygamberi olduğuna tanıklık edecek Kur'ân-ı Kerim gibi, her devirde geçerli, aklî ve eşsiz bir mucize verildi Kur'an'ın pek çok olan icaz yönleri, genel olarak şu iki kısımda toplanarak özetlenebilir:

1- Bütün insanları hedef alan i'câzı: Kur'an'ın o zamana kadar duyulmayan, adı sanı bilinmeyen gaybî hakikatlerden haber vermesi ve bunların aynen çıkması Aynı şekilde, geçmiş ümmetlerden ve onların kıssalarından bahsetmiş olması da, Kur'ân'ın icazına örnek sayılır Ayrıca, bütün devirlerde, her yerde ve her millete uygulanabilen genel ve eşsiz bir hukuk sistemi ortaya koyması da, ilmî bir mucizedir Çünkü Hz Muhammed (sas) ümmî idi, okuması yazması yoktuOnun herhangi bir âlim ve mürşidden ders almadığı, hukuk ve kanun okumadığı tarihen sâbittir O halde, böyle ümmî bir zâtın, Kur'ân-ı Kerim gibi, Arap belâgat ve fesâhatının zirvesinde olan ilahî hikmetlerle dolu eşsiz bir hukuk sistemini, kendi karihâsından meydana getirebilmesi mümkün müdür? İşte Kur'ân-ı Kerim'in bu yöndeki icazını ve onun büyük bir mucize olduğunu aklı selim sahibi herkes rahatlıkla kavrayabilir

2- Kur'ân-ı Kerim'in Araplara yönelik bulunan icazına gelince; bu Kur'ân'ın ilâhî lâfzının, "nesir"in alışılmış uslub ve yöntemleriyle tam t----- uyuşmayan; "şiir" in bilinen vezinleriyle de bağdaşmayan kendine mahsus üstün ve parlak nazmıdır Bunun yanında, Kur'an'ın hayret verici, insanı teshir eden yüce bir belağatı ve eşsiz bir fesahatı vardır O öyle yüce bir usluba sahiptir ki; ondan, avam olsun, kültürlü olsun veya ihtisas sahibi bir âlim olsun, herkes mutlaka faydalanır ve manevî zevk alır Eşsiz bir uslup, geniş ve engin bir manâ hazinesi olan Kur'ân-ı Kerim, asırlardır tekrar tekrar meydan okuduğu halde, Arap edebiyatı, belağat ve fesahat üstadları bu güne kadar Kur'ân'ın bir benzerini yapmaktan âciz kalmışlardır Nitekim bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Eğer kulumuz (Muhammed)'e indirdiğimiz (Kur'ân)'dan şüphe ediyorsanız, haydi siz de ona benzer bir sûre getirin Allah'tan başka bütün şâhitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın; eğer doğru iseniz (bunu yapın) yok eğer yapamadınızsa, ki yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının" (el-Bakara, 2/23-24) Başka bir âyette; "Deki: Andolsun eğer bütün insan(lar) ve cin(ler) şu Kur'an'ın bir benzerini meydana getirmek için (biraraya gelip) toplansalar yine onun bir benzerini yapamazlar" (el-İsrâ, 17/88) diye meydan okumuyor ve "Yoksa Onu uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar Doğru iseler, haydi onun gibi bir söz meydana getirsinler" (et-Tur, 52/33-34) buyuruluyor

Fakat bütün bu meydan okumalara rağmen onlar, hiç bir şey yapamadılar ve Kur'ân'a cevap verme cesareti gösteremediler Bu âyetler ve bütün Kur'an, asırlardır, değişik anlayış ve inançta bulunan belâğat üstadlarına, şair ve edebiyatçılara meydan okumaya devam ettiği halde, onunla kıyaslamaya yarayacak güzellikte herhangi bir çalışma yapılamamıştır İşte bu, gözlem ve deneye dayalı ilmî delillerle ortaya konmuş bulunan gerçek, Kur'an'ın ilâhî icazını ve en büyük mucize oluşunu ispat eden belgedir

Mucize Dışındaki Diğer Harikalar Bunlar başlıca beş çeşit olup, şöylece özetlenebilir:

1- İrhas: Peygamber olmaya namzet bir zatın, peygamber olarak gönderileceğine delâlet eden olağanüstü bir hadisedir Böyle fevkalâde bir hadise, o zata peygamberlik gelmeden önce meydana gelir Hz İsa (as)'nın daha beşikte iken konuşması, bazı ağaçların ve taşların Peygamber (sas) Efendimize selâm vermesi, bulutun onu gölgelemesi gibi İrhas da, mucize gibi yalnız peygamberlere mahsus bir harikadır

2- Kerâmet: İlâhî emirleri dikkatle yerine getiren, günahlardan titizlikle sakınan ve Allahu Teâlâ'ya çokça ibadet ve taatla yaklaşan, zühd ve takva sahibi bazı büyük zevatta görülen hârikalardır Allah dostu veli ve evliya diye anılan bu gibi zevâtın, gerektiği zaman "kerâmet" göstermesi, Ehl-i Sünnete göre haktır Bir çok hikmet ve faydalar vermesi ve etrafındakileri uyarması maksadıyla zühd ve takva sahibi bazı salih mü'minlere verilen bu ilahî lütuf ve ihsan, onların tabi olduğu peygamberlerin bir mucizesi sayılır Kerâmet, mucize derecesine: veli de, nebinin derecesine asla ulaşamaz Bu sebeble, keramet peygamberlik davasıyla ve istenilen zamanda gösterilemez

3- Meûnet (Yardım, destek): Salih müslümanlardan olduğu halde, halk arasında hali gizli kalmış, iç âlemi anlaşılmayan bilinmeyen; meczup bilinen veya saf dil görünen kimselerden, bir iddiada bulunmadan meydana gelen bazı hârikalardırBu hal, sahibinin bazı belâ veya musibetten kurtulmasına ve geçiminin kolaylaşmasına yardımcı olur Karşılarındaki insanların aklından geçenleri, maksat ve niyetlerini keşfetmek, bir çeşit meûnet sayılır

4- İstidrac: Küfrü ve fıskı açık olan bazı kimseler elinde, arzularına uygun olarak meydana gelen hârikalara "istidrac" adı verilir Bu, Allah Teâlâ'nın, inad, kibir, hased ve ihtirasları sebebiyle yola gelmeyen, münkirlere istediği fırsatı vermesidir ki; kötülüğe ve günah işlemeye devam ederek, daha çok azaba müstahak olmaları hikmetine dayanır Bu gibi zâlim, fâsık ve inkârcı kimselerin dünya ile ilgili isteklerine, kavuşmaları, arzu ve duaların kabulu, "istidrac" sayılır

5- İhanet: (Hakir ve zelil kılmak): Küfrü ve fıskı açık olan bazı kişiler elinde arzu ve isteklerine aykırı olarak meydana gelen bir takım harika olaylardır Bu hale "hizlan" adı da verilir Bu tip yalancı ve münkirler elinde meydana gelen menfi hârikalar, Hak Teâlâ'nın onları yalanlamak ve rezil etmeyi dilemesi ile ortaya çıkar Nitekim rivâyete göre; Peygamberlik, davasında bulunan "Müseylemetü'l Kezzâb" diye anılan yalancı bir sapık, mucize göstermek maksadıyla tek gözü kör bir adama gözü açılsın diye dua etmiş; adamın gören diğer gözü de kör olmuş!

Sonuç olarak; hârika türlerinden, yalnız kerâmet ve irhas, sahibinin büyüklüğüne ve yüksek derecesine delâlet ederSihir ise, dinen haram olup, yukarıda belirtilen sebeblerle, bu hârika çeşitlerinden hiç birine girmez ve dinen hiç bir değer taşımaz Sihirbazlar dinen makbul kişiler değildir

Mucizeler ile Harikalar Arasındaki Fark

En önemli farklar şunlardır:

1- Mucize, ancak peygamberlik şerefine mazhar olan Allah'ın sevgili kullan, mümtaz şahsiyetler tarafından ve davalarına uygun olarak meydana gelir Diğer hârikalarda bu şartlar bulunmaz

2- Mucize, genellikle halkın istemesi üzerine gösterilir ve ortaya çıkar Bu esnada halka, "Bir benzerini de siz getirin" diye meydan okunur ve halk âciz kalarak bir benzerini yapamazlar Veliler ve diğer harika sahipleri, böyle bir iddiada bulunamazlar

3- Mu'cize gösteren peygamberler, her türlü ahlâkî fazilet ve üstün vasıflarla muttasıf birer ahlâk ve fazilet timsali olurlar O kadar ki, bu halleri de, onların peygamberliklerine delâlet eden birer hârika derecesinde görülür Bu sebeble, vehbî olan peygamberlik sıfatlarıyla muttasıf olmayanlar, mucize gösteremezler (Fazla bilgi için bk Şerhu'l-Mevâkıf III, 177-181, Şerhu'l-Makâsıd, II, 130-135, İslâm'da İman ve Esasları 204-220)
 
BU VATAN BİZİM  
  Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkına ''Türk Milleti'' Denir.Ne mutlu ''Türküm'' Diyene!
M. Kemal ATATÜRK
 
Bugün 60 ziyaretçi (108 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol