Ülkemizde, Avrupa Birliği süreciyle birlikte birçok konuda, hatta
bazen milli davalarda bile taviz verilmeye başlandı. İşte bu süreçte,
yabancı vakıfların mal edinmesiyle ilgili de bir takım değişiklikler
yapılarak bu vakıfların da toprak edinmesine imkan sağlanmıştır. Zaten
özellikle doğu ve güney doğu başta olmak üzere vatan topraklarının
yabancılara satıldığını son zamanlarda çok sık duymaktayız. Bunun
bilinçli bir toprak alımı olmadığını düşünenler, hür teşebbüsün
yatırımı olarak değerlendirenler, tarihi iyi incelemeli ve ders
çıkarmalıdır. Bu konudan özellikle de Osmanlı Devleti'ni iyi
bildiğini, tanıdığını düşünen, hayranlığını ifade eden ve aydın
olduğunu söyleyenler ders çıkarmalıdır.
Tarihten Örnekler
![]()
Filistin: "Yahudilerin, Filistin'e yönelik yerleşme, yurt ve bağımsız
ülke kurma operasyonları Temmuz 1882'lerde resmen başlamıştır.
Önceleri Batılı Yahudi zenginlerin Filistin'den para ile Yahudiler
için Osmanlı'dan toprak satın alma girişimleri ile başlayan bu
operasyonlar, siyonizmin lideri Theodor Herzl'in 1896-1902 yılları
arası tam beş defa İstanbul'u ziyaret ederek amacına ulaşmak için
yaptığı girişimlerle yeni bir boyut kazanmıştır."(*) Sultan Abdülhamit
Han bu girişimler karşısında Theodor Herzl'e şu mesajı yollamıştır.
"Bay Herzl, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi
olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime aittir.
Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsüldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp
uzaklaşmadan, tekrar kanlarımızla örteriz. Benim, Suriye ve Filistin
alaylarımın askerleri birer birer Plevne'de şehit düşmüşlerdir. Bir
tanesi bile geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında
kalmışlardır. Devlet-i Aliye bana ait değil, Türk milletinindir."(**)
Ancak Osmanlı Devletinin dağılması ile birlikte bölgede bulunan yerli
Yahudiler vasıtasıyla Avrupalı Siyonistler Filistin topraklarını satın
aldılar ve şu an tüm Orta Doğunun başında büyük bir sorun olan İsrail
Devleti kuruldu.
Girit: Keçecizade Fuat Paşa'nın sadrazamlığı döneminde III. Napolyon,
sadrazama "Girit'i bize satın" der. Keçecizade Fuat Paşa çok sakin bir
şekilde "hay hay" der. Bu kadar çabuk verilen cevap karşılığında
şaşkınlığını gizleyemeyen III.Napolyon hemen sorar:
"Kaça verirsiniz?" Keçecizade Fuat Paşa aynı rahatlıkla "aldığımız
fiyata" der. Tarihe geçecek olan bu cevap karşısında III.Napolyon
susar ve gider. Çünkü III.Napolyon bilir ki, Girit 7 yıl boyunca
kuşatılıp, binlerce şehit verilerek alınmıştır.
Hatay: Şimdi biraz da yakın tarihimize Hatay meselemize bakalım. Misak-
ı Milli sınırlar içinde olmasına rağmen Hatay, Atatürk zamanında vatan
topraklarına katılamamıştır. II.Dünya Savaşı'nın eşiğinde Hatay
meselesi kızışınca bir Fransız gazeteci Atatürk'e:
"Hatay için Fransa ile savaşa girecek misiniz?" diye sorar. Büyük
Önder Atatürk, yeni kurulan cumhuriyeti bir dünya savaşına sokmak
istemez, ama Hatay'dan vazgeçmeyi asla düşünmemektedir. Ve şu cevabı
verir: "Hatay benim şahsi meselemdir. Milletimi şahsi bir mesele için
savaşa sokamam. Ancak cumhurbaşkanlığından istifa ederim ve Hatay'a
geçerim. Hatay'ı Anavatana katmak için mücadelemi orada sürdürürüm."
diyerek vatan toprağı için yapılabilecek fedakarlığı doruğa çıkarır.
Yukarıda örneklerini okuduğumuz yaşanmış olaylardan daha yüzlerce
örnek sayabiliriz. Tarihimiz vatan için yapılan fedakarlıklarla
doludur. Şehitliklerimiz bu fedakarlıkların ölümsüz örnekleri olarak
her yerde karşımızdadır. Bu örneklerden ders çıkarmalı, bunları masum
yatırımlar olarak görmemeliyiz. Toprak satışına karşı dimdik
durmalıyız. Çünkü; toprak vatandır, vatan namustur, satılamaz.
Notlar:
(*)Mim Kemal ÖKE, Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar
İstanbul 1991, 3. Baskı, Çağ Yayınları, 55-63
(**) Yaşar KUTLUAY, Türkiye ve Siyonizm,
Yazan: Alperen BURAK |